12 Haziran 2013 Çarşamba

TELEVİZYON

TELEVİZYON

Bir kitle iletişim aracı olan televizyon, toplumun bilgilendirilmesi ve eğitilmesi, bireylerin ve kültürün geliştirilmesi, toplumsal sorunların çözülmesi gibi işlevleriyle dikkat çekici bir medyadır. Bu olumlu sayılabilecek işlevlerinin yanında; hemen hemen her eve kolaylıkla girebilmesi ve kullanımındaki özensizlik sonucu olumsuz bir takım özellikleri de beraberinde getirir. Televizyon yayıncılığı hem toplumsal hem de kamusal etkileri ile birlikte ele alındığında, teknik ve hukuki alanda bazı yasal düzenlemeler ile birlikte düşünülmelidir. Televizyon, toplumsal yaşamdaki ekonomik, sosyal, siyasal gelişmelerden etkilenirken aynı zamanda geçen zamanla birlikte bunlara etki eden bir mekanizmadır. Dolayısıyla yasal düzenlemeler, televizyon üzerinde sağlanmak istenen denetim ile ilgilidir. Televizyonun tarihsel gelişimi ve yüklendiği görevler çeşitli ekonomik ve siyasi nedenlerle zamanla değişmiş ve bu değişime paralel çeşitli düzenlemeler yapılması gerekmiştir. Dünyadaki yayıncılık alanında meydana gelen kamusal ve tecimsel gelişmeler de bu doğrultu da değerlendirilmelidir. TRT’nin yayına başlaması ve ardından yaşanan gelişmeler, tecimsel yayınların başlaması, yaşanan yayın kargaşası ve düzensizliğini giderme çalışmaları, dünyadaki gelişmelerin dikkate alınması ile anlaşılabilir. Televizyon denilince akla gelen bir diğer unsur ise sesin ve görüntünün belirli amaçlar doğrultusunda kodlanarak izleyiciye yollanması olarak tanımlanabilecek programlardır. TV programları değişen yayıncılık anlayışı içinde tecimsel baskıların artması ve televizyonların ticari bir işletme haline gelmesi nedeniyle giderek çeşitlenirken, televizyonun temel işlevlerini amaç edinen ve zaman zaman bunları geliştiren bir anlayışla şekillenir.   


Etkili Bir Kitle İletişim Aracı Olarak Televizyon

Televizyon 20. yüzyılın en önemli kitle iletişim araçlarından biridir. Tüm kitle iletişim araçlarının özellikleri ayrı ayrı incelendiğinde televizyon yapısı gereği diğerlerinden oldukça farklı bir yerde konumlandırılır. Çünkü televizyon, iletişim sürecinin en önemli öğelerinden biri olan ‘alıcı’ için çekici birçok özelliği içinde barındırması açısından oldukça etkileyicidir.  Bu anlamda iletişim kaynak, ileti, iletinin iletildiği kanal ve alıcı gibi öğelerin içinde yer aldığı bir süreç olarak düşünülürse, televizyon birbiri ile hiçbir sosyal bağı olmayan, birbirine benzemeyen, kısaca heterojen olarak tanımlanabilecek kitleyi aynı anda etkisi altına alabilmektedir. Bu gerçek, televizyonun etkin bir kitle iletişim aracı olarak kendine has yapısal özelliklerinin ortaya konmasını gerektirir.

Fransızca’dan (télévision) dilimize aktarılan televizyon,  uzak (tele) ve görüntü (vision) kelimelerinden oluşur ve uzağı görmek anlamına gelir. Teknik bir değerlendirme yapıldığında ise televizyon, ses ve görüntünün bazı elektronik işlemler yardımı ile elektromanyetik dalgalar aracılığıyla bir noktadan hedeflenen bir başka noktaya iletilmesi anlamına gelir. Ancak bu işlem bu teknik gerekliliklerin dışında çok daha karmaşık birçok yapısal özelliği bünyesinde barındırır. Öncelikle sesin ve görüntünün rast gele değil, belirli amaçlar doğrultusunda kodlanarak yayın haline getirildiği yani elektromanyetik dalgalar yardımı ile alıcıya iletildiği unutulmamalıdır. Çünkü televizyon teknik bir icat olmanın dışında, toplumsal yapının oluşturucusu ve kültürel değişimin tetikleyicisi gibi birçok önemli özellikle de tanımlanır ve bu özellikler onun etkinliğini daha da artırmaktadır:

“Henüz 80 yıllık bile tarihi olmayan bu büyülü alet, çok kısa bir süre içinde insanlara bilgi ve eğlence veren bir medium (aracı) olma özelliğinin çok ötesinde, toplumsal yaşamı biçimlendiren ve dönüştüren niteliğiyle, 20. yüzyılın en büyük fenomeni haline gelmiştir. Televizyon, kitle iletişim araçlarının en yaygını ve en etkilisidir. Kitle iletişim araçları, 19. yüzyıl kitle toplumunun bir sonucudur fakat bu tarihten itibaren söz konusu araçlar özellikle de televizyon, sadece bir aktarıcı ya da toplumsal değişimin bir ‘etkileneni’ olarak değil, aynı zamanda bir ‘oluşturucusu’ olarak da sistem içerisinde aktif bir işlev yüklenmişler ve günümüz toplumsal yapısının oluşumunda son derece belirleyici olmuştur1.”

Televizyonun bu kadar etkin ve önemli bir faktör olarak toplumsal dinamikler içinde nasıl yer aldığı sorusunun cevabı, haber verme, bilgilendirme, eğlendirme, eğitme vb… görünen birçok işlevini sıralamayı gerektirir. ‘Televizyon Yapımcılığı ve Yönetmenliği ‘kitabında Gürol Gökçe ‘Televizyon dünyamızı değiştirmiştir’ yargısını destekleyecek açılımları sıralarken aynı zamanda televizyonun işlevsel özelliklerine de değinmiştir:

1.      Bir iletişim ve eğlence ortamı olarak televizyon, kendisinden önce var olan iletişim ve eğlence ortamlarının hemen hemen tümünde değişikliklere yol açmıştır.
2.      Bu iletişim, eğlence ve haber ortamlarını değiştirmenin yanı sıra televizyon, toplumsal iletişimdeki gücü nedeniyle kurum, aile ve kültürel yaşantı gibi toplumsal dinamikleri de değiştirmiştir.
3.      Televizyon göze ve kulağa aynı anda hitap eden bir kitle iletişim aracıdır ve bu sayede bize sunduğu olaylar karşısındaki temel görüşlerimiz, bu gerçeklerin sunuluş biçimi ve amacı çerçevesinde şekillenmekte, dolayısıyla birbirimiz ve dünya ile olan ilişkilerimiz de bu temelde şekillenmektedir.
4.      Televizyon kendine has özellikleri gereği, etkileşime açık bir düzeneğe sahip değildir ve bu özelliği kitleleri edilgenliğe itmiş, kültürel ve psikolojik yetersizliklere zemin hazırlamıştır.
5.      Televizyon tüketim ekonomisinin vazgeçilmez bir unsurudur. Hemen hemen her yere ve nokraya ulaşabilme gücü ve yaygınlığı nedeniyle, mal ve hizmetlerin tanıtımında kullanılmakta, ihtiyaca dayalı tüketimin yanı sıra, yeni yaşantı ve olanakların sunumu yoluyla yeni yeni ihtiyaçlar yaratmada aracı olabilmekte ve bu ihtiyaçların giderilmesinin formüllerinin tanıtımını yapabilmektedir2.

Tüm bu işlevsel amaçların yerine getirilmesi ve televizyonun bu anlamda etkinliğini sürekli en üst seviyede tutması, iletişim sürecinin önemli bir öğesi olan ‘alıcı’ (hedef kitle) üzerindeki etkilerinin incelenmesi ile anlaşılabilir. Televizyon, haber verme, bilgilendirme, eğlendirme, eğitme gibi işlevlerini yerine getirirken yukarıda adı geçen birçok değişimin gerçekleşmesine yol açmış, toplumsal dönüşümde önemli bir etken haline gelmiştir. Bu bağlamda televizyon, ruhsal-bedensel ve toplumsal olmak üzere izleyiciler üzerinde iki türlü etki oluşturmaktadır. Bu etkiler aynı zamanda televizyonun teknik ve yapısal üstünlüğü nedeniyle, izleyicide kendine yönelik uyandırdığı algısal seçicilik ile de ilgilidir.  


Televizyon hayatın her alanında ve anında insanoğlu için vazgeçilmez bir eğlence ve haber kaynağı haline gelmiştir. Dolayısıyla televizyon karşısında geçirilen zaman her gün daha da artmış, birçok temel ve hayati ihtiyaç televizyon aracılığıyla giderilir hale gelmiştir. Özellikle son yıllarda televizyon teknolojisinde yaşanan gelişmeler dikkate alındığında, dijital yayıncılık ve daha öncesindeki kablolu televizyon yayıncılığı nedeniyle görüntü ve ses kalitesindeki artış ile birlikte kanal sayısında müthiş bir çeşitlenme gerçekleşmiş ve tam da bu nedenle, her türlü ihtiyaç televizyon üstünden giderilir hale gelmiştir. 24 saat alışveriş, haber, eğlence, sinema, tiyatro vb… birbirinden bağımsız yayın yapan birçok kanalın mevcudiyeti değişen yayıncılığın önemli birer örneğidir. Kısaca tüm bu anlatılanlar temelinde, televizyonun insan ve toplum üzerindeki olumlu ve olumsuz olarak nitelendirilebilecek etkileri nelerdir sırasıyla değinmek gerekir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder