TELEVİZYON
Bir kitle
iletişim aracı olan televizyon, toplumun bilgilendirilmesi ve eğitilmesi,
bireylerin ve kültürün geliştirilmesi, toplumsal sorunların çözülmesi gibi
işlevleriyle dikkat çekici bir medyadır. Bu olumlu sayılabilecek işlevlerinin
yanında; hemen hemen her eve kolaylıkla girebilmesi ve kullanımındaki
özensizlik sonucu olumsuz bir takım özellikleri de beraberinde getirir.
Televizyon yayıncılığı hem toplumsal hem de kamusal etkileri ile birlikte ele
alındığında, teknik ve hukuki alanda bazı yasal düzenlemeler ile birlikte
düşünülmelidir. Televizyon, toplumsal yaşamdaki ekonomik, sosyal, siyasal
gelişmelerden etkilenirken aynı zamanda geçen zamanla birlikte bunlara etki
eden bir mekanizmadır. Dolayısıyla yasal düzenlemeler, televizyon üzerinde
sağlanmak istenen denetim ile ilgilidir. Televizyonun tarihsel gelişimi ve
yüklendiği görevler çeşitli ekonomik ve siyasi nedenlerle zamanla değişmiş ve bu
değişime paralel çeşitli düzenlemeler yapılması gerekmiştir. Dünyadaki
yayıncılık alanında meydana gelen kamusal ve tecimsel gelişmeler de bu doğrultu
da değerlendirilmelidir. TRT’nin yayına başlaması ve ardından yaşanan
gelişmeler, tecimsel yayınların başlaması, yaşanan yayın kargaşası ve
düzensizliğini giderme çalışmaları, dünyadaki gelişmelerin dikkate alınması ile
anlaşılabilir. Televizyon denilince akla gelen bir diğer unsur ise sesin ve
görüntünün belirli amaçlar doğrultusunda kodlanarak izleyiciye yollanması
olarak tanımlanabilecek programlardır. TV programları değişen yayıncılık
anlayışı içinde tecimsel baskıların artması ve televizyonların ticari bir
işletme haline gelmesi nedeniyle giderek çeşitlenirken, televizyonun temel
işlevlerini amaç edinen ve zaman zaman bunları geliştiren bir anlayışla
şekillenir.
Etkili Bir Kitle İletişim Aracı Olarak
Televizyon
Televizyon 20.
yüzyılın en önemli kitle iletişim araçlarından biridir. Tüm kitle iletişim
araçlarının özellikleri ayrı ayrı incelendiğinde televizyon yapısı gereği
diğerlerinden oldukça farklı bir yerde konumlandırılır. Çünkü televizyon,
iletişim sürecinin en önemli öğelerinden biri olan ‘alıcı’ için çekici birçok
özelliği içinde barındırması açısından oldukça etkileyicidir. Bu anlamda iletişim kaynak, ileti, iletinin
iletildiği kanal ve alıcı gibi öğelerin içinde yer aldığı bir süreç olarak
düşünülürse, televizyon birbiri ile hiçbir sosyal bağı olmayan, birbirine
benzemeyen, kısaca heterojen olarak tanımlanabilecek kitleyi aynı anda etkisi altına
alabilmektedir. Bu gerçek, televizyonun etkin bir kitle iletişim aracı olarak
kendine has yapısal özelliklerinin ortaya konmasını gerektirir.
Fransızca’dan
(télévision) dilimize aktarılan televizyon,
uzak (tele) ve görüntü (vision) kelimelerinden oluşur ve uzağı görmek
anlamına gelir. Teknik bir değerlendirme yapıldığında ise televizyon, ses ve
görüntünün bazı elektronik işlemler yardımı ile elektromanyetik dalgalar
aracılığıyla bir noktadan hedeflenen bir başka noktaya iletilmesi anlamına
gelir. Ancak bu işlem bu teknik gerekliliklerin dışında çok daha karmaşık
birçok yapısal özelliği bünyesinde barındırır. Öncelikle sesin ve görüntünün
rast gele değil, belirli amaçlar doğrultusunda kodlanarak yayın haline
getirildiği yani elektromanyetik dalgalar yardımı ile alıcıya iletildiği
unutulmamalıdır. Çünkü televizyon teknik bir icat olmanın dışında, toplumsal
yapının oluşturucusu ve kültürel değişimin tetikleyicisi gibi birçok önemli
özellikle de tanımlanır ve bu özellikler onun etkinliğini daha da artırmaktadır:
“Henüz
80 yıllık bile tarihi olmayan bu büyülü alet, çok kısa bir süre içinde
insanlara bilgi ve eğlence veren bir medium (aracı) olma özelliğinin çok
ötesinde, toplumsal yaşamı biçimlendiren ve dönüştüren niteliğiyle, 20.
yüzyılın en büyük fenomeni haline gelmiştir. Televizyon, kitle iletişim
araçlarının en yaygını ve en etkilisidir. Kitle iletişim araçları, 19. yüzyıl
kitle toplumunun bir sonucudur fakat bu tarihten itibaren söz konusu araçlar
özellikle de televizyon, sadece bir aktarıcı ya da toplumsal değişimin bir
‘etkileneni’ olarak değil, aynı zamanda bir ‘oluşturucusu’ olarak da sistem
içerisinde aktif bir işlev yüklenmişler ve günümüz toplumsal yapısının
oluşumunda son derece belirleyici olmuştur1.”
Televizyonun bu
kadar etkin ve önemli bir faktör olarak toplumsal dinamikler içinde nasıl yer
aldığı sorusunun cevabı, haber verme, bilgilendirme, eğlendirme, eğitme vb…
görünen birçok işlevini sıralamayı gerektirir. ‘Televizyon Yapımcılığı ve
Yönetmenliği ‘kitabında Gürol Gökçe ‘Televizyon dünyamızı değiştirmiştir’
yargısını destekleyecek açılımları sıralarken aynı zamanda televizyonun
işlevsel özelliklerine de değinmiştir:
1.
Bir iletişim ve eğlence ortamı olarak televizyon,
kendisinden önce var olan iletişim ve eğlence ortamlarının hemen hemen tümünde
değişikliklere yol açmıştır.
2.
Bu iletişim, eğlence ve haber ortamlarını değiştirmenin
yanı sıra televizyon, toplumsal iletişimdeki gücü nedeniyle kurum, aile ve
kültürel yaşantı gibi toplumsal dinamikleri de değiştirmiştir.
3.
Televizyon göze ve kulağa aynı anda hitap eden bir
kitle iletişim aracıdır ve bu sayede bize sunduğu olaylar karşısındaki temel
görüşlerimiz, bu gerçeklerin sunuluş biçimi ve amacı çerçevesinde
şekillenmekte, dolayısıyla birbirimiz ve dünya ile olan ilişkilerimiz de bu
temelde şekillenmektedir.
4.
Televizyon kendine has özellikleri gereği, etkileşime
açık bir düzeneğe sahip değildir ve bu özelliği kitleleri edilgenliğe itmiş,
kültürel ve psikolojik yetersizliklere zemin hazırlamıştır.
5.
Televizyon tüketim ekonomisinin vazgeçilmez bir unsurudur.
Hemen hemen her yere ve nokraya ulaşabilme gücü ve yaygınlığı nedeniyle, mal ve
hizmetlerin tanıtımında kullanılmakta, ihtiyaca dayalı tüketimin yanı sıra,
yeni yaşantı ve olanakların sunumu yoluyla yeni yeni ihtiyaçlar yaratmada aracı
olabilmekte ve bu ihtiyaçların giderilmesinin formüllerinin tanıtımını
yapabilmektedir2.
Tüm bu işlevsel
amaçların yerine getirilmesi ve televizyonun bu anlamda etkinliğini sürekli en
üst seviyede tutması, iletişim sürecinin önemli bir öğesi olan ‘alıcı’ (hedef
kitle) üzerindeki etkilerinin incelenmesi ile anlaşılabilir. Televizyon, haber
verme, bilgilendirme, eğlendirme, eğitme gibi işlevlerini yerine getirirken
yukarıda adı geçen birçok değişimin gerçekleşmesine yol açmış, toplumsal
dönüşümde önemli bir etken haline gelmiştir. Bu bağlamda televizyon,
ruhsal-bedensel ve toplumsal olmak üzere izleyiciler üzerinde iki türlü etki
oluşturmaktadır. Bu etkiler aynı zamanda televizyonun teknik ve yapısal
üstünlüğü nedeniyle, izleyicide kendine yönelik uyandırdığı algısal seçicilik
ile de ilgilidir.
Televizyon
hayatın her alanında ve anında insanoğlu için vazgeçilmez bir eğlence ve haber
kaynağı haline gelmiştir. Dolayısıyla televizyon karşısında geçirilen zaman her
gün daha da artmış, birçok temel ve hayati ihtiyaç televizyon aracılığıyla
giderilir hale gelmiştir. Özellikle son yıllarda televizyon teknolojisinde
yaşanan gelişmeler dikkate alındığında, dijital yayıncılık ve daha öncesindeki
kablolu televizyon yayıncılığı nedeniyle görüntü ve ses kalitesindeki artış ile
birlikte kanal sayısında müthiş bir çeşitlenme gerçekleşmiş ve tam da bu
nedenle, her türlü ihtiyaç televizyon üstünden giderilir hale gelmiştir. 24
saat alışveriş, haber, eğlence, sinema, tiyatro vb… birbirinden bağımsız yayın
yapan birçok kanalın mevcudiyeti değişen yayıncılığın önemli birer örneğidir.
Kısaca tüm bu anlatılanlar temelinde, televizyonun insan ve toplum üzerindeki
olumlu ve olumsuz olarak nitelendirilebilecek etkileri nelerdir sırasıyla
değinmek gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder