MEDYA OKURYAZARLIĞI VE TÜRKİYE’DEKİ
UYGULAMA ALANLARI
Medya günümüzde
toplumsal yaşamı belirleyen en önemli merkezlerden biridir. Kaçıncı güç olduğu
çeşitli tartışmalara konu olsa da sosyal yaşamın en önemli aktörlerinden biri
olduğu ve modern dünyada pek çok insanın sosyal yaşama medya aracılığıyla
katıldığı bilinir. Yaşama aracılığıyla
katıldığımız medya, dünyanın pek çok ülkesinde özünde ticari ya da siyasi bir
oluşumdur. Yani kitleler üzerinden ya siyasi bir yönlendirme ya da para
kazanmayı hedeflerler ve doğal olarak da yapılanmalarında kamu yararı gibi
ilkeleri çoğu zaman öncelikli bir amaç olarak görmeyebilirler. Pek çok medya
kuruluşu için “para kazanmak” ya da “güç elde etmek” birincil hedeftir ve çoğu
zaman medya kuruluşları bu hedeflere ulaşma adına yazılı olan ya da olmayan
etik kuralları ihlal edebilirler. Bu da medya aracılığıyla kurgulanan dünya ile
gerçek dünya arasındaki ilişkinin sorgulanmasını kaçınılmaz kılar.
Medyanın etik
ilkelere bağlı olması gerektiği konusunda gerek meslek örgütleri, gerek sivil
toplum kuruluşları ve gerekse de hükümetler çeşitli çalışmalarla, medya
kuruluşlarındaki özdenetim olanaklarını arttırma ve bireyleri medyanın
etkilerine karşı daha dirençli kılma yönünde ciddi adımlar atmışlardır. Tüm bu
çalışmaların öncelikli hedefi, geniş halk kitlelerinin sürekli maruz kaldıkları
medya mesajlarıyla ilgili olarak bilgilendirmek ve böylesine önemli bir işlevi
olan medya kuruluşların daha doğru ve sorumlu yayıncılığa teşvik etmektir. Bu
amaçla özdenetime dönük çeşitli meslek örgütleri kurulmuş, büyük medya
kuruluşları kendi içlerinde benzer düzenlemelere girişmişler ve medyanın daha
sorumlu bir yayıncılığı tercih etmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Çünkü
söz konusu olan şey, toplum hayatını doğrudan etkilemektedir. Çünkü toplum
adeta medya aracılığı ile iletişim kurmakta ve yine medya aracılığı ile elde
ettiği bilgilerle karar alma süreçlerine dâhil olmaktadır. O halde medyanın görünmeyen yüzü ile ilgili
olarak ne kadar çok bilgi sahibi olursa, buradan üretilen mesajları alımlarken
o kadar az tehlike içinde olur.
Bu kamuoyunu bilinçlendirme ve medya ortamındaki
özdenetim olanaklarını harekete geçirme etkinliklerinin en önemlilerinden biri
de şüphesiz ki medya okuryazarlığı hareketidir. Medya okuryazarlığının gerek
tanımı, gerekse de tarihçesi ile ilgili olarak farklı kaynaklarda, değişik
görüşlere rastlanmaktadır. Ana hatlarıyla medya okuryazarlığı, medya
metinlerine karşı bireylerin bilgi sahibi kılınıp, olası zararlı etkilerine
karşı daha dirençli olmalarını sağlayan, bireyleri bilinçlendirerek medya
kuruluşlarını daha dikkatli olmaya davet eden bir eğitim programıdır. Bir
eğitim programı olduğu için de öncelikle gençleri ve çocukları medyanın olası
zararlı etkilerinden korumayı hedefler. Bireylere eleştirel bir çözümleme
olanağı sağlayan bu program, aynı zamanda gerçek dünya ile medya aracılığıyla
kurgulanmış dünya arasındaki farka ışık tutarak medyanın
görünmeyen/gösterilmeyen yüzü hakkında toplumu bilgi sahibi kılar. Bu şeffaflık
ve açıklık medya-toplum ilişkisinin daha sağlıklı bir zeminde işlemesine olanak
sağlarken, aynı zamanda demokrasinin ve demokrasinin en önemli kurumlarından
biri olan medyanın da daha etkin bir şekilde işlemesine olanak sağlar. Medya
okuryazarlığı, medya kuruluşlarındaki kurum içi özdenetim olanaklarının
arttırılmasına ve mesleki olumsuzlukların teşhir edilerek, iyiyle kötünün,
doğruyla yanlışın ayrılmasına imkân tanır. Kısacası medya okuryazarlığı,
toplumu denetleyen ve bu amaçla tüm dikkatini sosyal yaşama yöneltmiş medyaya
karşı, toplumun da onu denetlemesi ve dikkatini medyanın işleyiş mekanizmasına
yöneltmesi olarak adlandırılabilir.