Kanal
Kanal,
kaynak ve hedef kitle arasında yer alan ve simge ya da sembollere dönüşmüş
iletinin akışını sağlayan yol, geçit olanak tanımlanmaktadır. İster yüzyüze
iletişiminde, isterse de kitle iletişiminde kaynağın oluşturduğu iletinin
alıcıya ulaşması için, başka deyişle iletiyi kaynaktan alıp, paylaşması
istenene iletebilmek için mutlaka bir kanala ihtiyaç duyulmaktadır.
İletişim
kanallarını genel olarak kişilerarası ve kitle iletişim kanalları olmak üzere
iki başlık altında sınıflandırmak mümkündür. Kişilerarası iletişim kanalları;
kaynak ile alıcının yüzyüze gelmesi durumunda, örneğin, söz, yazı, resim,
fotoğraf ya da hareket bağlamında gerçekleşir. Kitle iletişim kanalları ise;
kaynak tarafından kodlanan bir mesajın, televizyon, radyo, gazete, film, video,
internet vb. gibi kitle iletişim araçlarıyla iletilmesi durumunda söz konusudur13.
Bir
başka noktada iletişim sürecinde kullanılan kanal, hedef alıcının etkilenme
derecesini de değiştirebilmektedir. Örneğin, günümüzde yoğun teknolojinin kullanıldığı
kanallar, bazı hedef alıcı üzerinde etkili olurken; bazılarında etkiye yol açmamaktadır.
Burada etkiyi sağlayan, kaynağın güvenilirliği, saygınlığı ya da iletinin gücü
değildir. Direkt kanalın teknolojik donanımı hedef kitlede bir etki yaratabilmektedir14.
İletişim
sürecinde kanal açısından üzerinde durulması gereken diğer bir nokta da,
kanalın sahip olduğu kapasitedir. İletişim sürecinde bilgi aktarım
kapasitesinin yüksekliği, bir oranda kanalın kapasitesine bağlı olarak
değişmektedir. Örneğin, kaynağın konuşma hızı kanalın kapasitesi olarak ele
alınabilir. Burada eğer kodlama iyi gerçekleştiriliyorsa, başka deyişle
konuşmada gereksiz sözcüklere yer verilmiyorsa, kanalın kapasitesi de
artacaktır15. Böylece kısa sürede daha fazla bilgi aktarımı
gerçekleştirilebilmektedir.
İletişimin
her şeyden önce etkili ve başarılı olabilmesinde kanal seçiminin büyük önemi
bulunmaktadır. Öyle ki, iletişimde hangi kanalın seçileceği, iletişimin
amaçlarına, hedef kitlenin özelliklerine, zaman ve mekânın sınırlılıklarına
bağlı olarak değişmektedir. Örneğin, hedef kitlenin, yaş, cinsiyet, gelir
durumu ve eğitimi gibi sosyo-demografik değişkenlere bağlı olarak farklı kanal
seçimleri söz konusu olabilmektedir. Mesela, okuma yazma oranın düşük olduğu toplumlarda
gazete ve dergi yoluyla ikna edici mesaj sunumu yanlış bir strateji olacaktır.
Bu gibi toplumlarda özellikle televizyon ve radyo daha etkili olabilecek
iletişim kanallarıdır. Böylece hedef kitle, konuşmacıyı ekranda görebilecek,
onun televizyonda gerek görünüşünden gerekse de sözsüz iletişim kodu olarak
değerlendirilen beden dilinden etkilenebilecektir.
Ancak
televizyonun bu üstünlüğüne karşın gazete ve dergi gibi kanallarla sunulan
yazılı mesajlar daha kalıcı olabilmektedir. Bu gibi durumlarda birey aradan
zaman geçtikten sonra bile aynı mesajı tekrar okuma ve mesaj üzerinde düşünme
şansı bulabilmektedir. Gazete ve derginin aksine radyo ve televizyon kanalıyla
sunulan hareketli görüntü ve ses aracılığıyla ileti bir kez duyurulmakta,
görülmekte ve ardırdan kaybolmaktadır. Kaynağın iletiyi sunduğu andan itibaren
ileti üzerinde değişiklik yapma şansı bulunmamaktadır16. Yine radyo
ve televizyon gibi kitle iletişim kanallarıyla aktarılan mesajlar o anda
izlenip- dinlenip veya kavramayı gerektirdiğinden, tekrar izlenme ya da
dinlenme imkânı bulunmamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder