12 Haziran 2013 Çarşamba

Medya Okuryazarlığı Kavramı

Medya Okuryazarlığı Kavramı

Çeşitli bağlamlarda ve çeşitli biçimlerdeki medya iletilerine erişebilme, bu iletileri doğru alılmayıp algılayabilecek donanıma sahip olma ve en sonunda bizzat iletiler üretebilme yeteneğini içeren medya okuryazarlığı kitlelere kontrol gücü veren, gerçek dünya ve medya tarafından yaratılan dünya arasındaki sınırın fark edilmesini sağlayan bir kavramdır. Medya okuryazarlığının demokratik toplumlardaki önemli bir işlevi de katılımın sağlanması, sosyal adaletin ve eleştirel vatandaş olmanın gereklerinden birini oluşturmasıdır. Bazı eleştirmenler medya okuryazarlığını bir felsefe ve eleştirel bir düşünce biçimi olarak algılamak gerektiğini düşünmektedirler. Bu düşünce biçimini şu maddelerle özetlemek mümkündür: Kurguyu gerçekten ayırma yeteneği, medya mesajlarının belirli sonları olan yapılar olduğunu anlamak, medyanın bölgesel/küresel topluluklardaki ekonomik, politik, sosyal ve kültürel rolünü anlamak, insanın kendisinin ve diğerlerinin demokratik haklarını anlaması, uzlaşma veya direniş, kültürel kimlik, vb.

Medyaya en önemli gücü veren olgu, dördüncü güç olarak kabul edilmesi ve kamuyu denetleme hakkına sahip olmasıdır. Medya mesajlarını kurgularken, bu kurgu sürecini yukarıda da bahsettiğimiz gibi izleyicilerden saklar. Medya kuruluşları sürekli olarak kamu yarına hareket ettiklerini ileri sürer ve ekonomi ve siyasetin metinlerin üretimlerini ne ölçüde etkilediğini ve hangi gerekçelerle tasarlandıkları sorularını yanıtsız bırakırlar. Medya kuruluşları sadece ürünlerinin tüketilmesini amaçlarlar, tartışılmasını değil. Medya okuryazarlığı hareketi, bu anlamda medyanın toplumu yönlendirme çabasının karşısına, bilgiyi yerleştirerek medya kuruluşlarını daha özenli olma yönünde hareketlendirir. Şüphesiz ki medya okuryazarlığı hareketini ortaya çıkartan faktörler bir yandan hükümetlerin sorumluluk alanını içinde kabul edilirken diğer taraftan da sivil toplum kuruluşlarının çabalarıyla belli bir noktaya ulaşmıştır. Amerika, Kanada, Avustralya ve İngiltere Medya Okuryazarlığı Hareketi’nin ilk filizlendiği yerlerdir. Çeşitli ülkelerde medya okuryazarlığını daha etkin kılma adına araştırma merkezleri oluşturulmuş, sempozyumlar düzenlenmiş ve ders müfredatına medya okuryazarlığı dersi yerleştirilerek öğrencilerin sadece medya metinleri karşısında daha bilinçli olmaları değil, aynı zamanda medya ürünlerinin yaratım sürecinde de etkin rol alabilmeleri sağlanmıştır.

Bu konuda yapılmış bazı çalışmalara göz attığımızda medya okuryazarlığı konusunda önemli bir bilgi birikimi ile karşılaşırız. 1972 yılında Belçika’nın Tihange Banş Üniversitesi’nde düzenlenen bir bilimsel toplantı bu alanda yapılmış ilk çalışmalardan biri olarak kabul edilebilir. İlgili toplantıda daha çok gazete haberlerine odaklanılmış ve okullarda gazeteler incelenirken şunlar üzerinde durulması önerilmiştir:

·         Gazetelerde çıkan her satır ve her sözcüğü iyice inceleyin.
·         Bir cümlenin ne anlamda kullanıldığını araştırın. Çünkü aynı cümleyle sizin anladığınız şeyin tam karşıtı da anlatılmış olabilir.
·         Büyük başlıklardan çekinin; gerçekleri gizleyebilirler.
·         Başyazıları, köşe yazıları, okuyucu mektupları, hafta sonu röportajları, reklâmlar aldatıcı olabilir; kapılmayın.
·         Kamuoyu araştırmalarına da pek güvenmeyin, çarpıtılmış olabilirler.
·         Polis haberlerini becerikli muhabirler uydurmuş olabilirler, dikkat edin.
·         Tiyatro ve sinema eleştirileri de sizi yanıltabilir.
·         Yazı kadrosu ve hükümet değişse bile gazetenize güvenmeyin1.

Avrupa Medya Okuryazarlığı Merkezi (European Centre for Media Literacy -ECML) de misyonunu çocuklar ve büyüklerin küresel medya kültürü içinde yaşama ve öğrenmeye hazırlanmasına destek olmak olarak açıklamaktadır. Merkez bunun yolunun medya okuryazarlığı eğitiminden, özellikle de çocuklara yönelik bir eğitimden geçtiği görüşündedir. ECML’e göre medya okuryazarlığında ve bu doğrultudaki bir eğitim programında şunlar amaçlanmalıdır:

·         Medyanın fikir, bilgi ve haberi bir başkasının bakış açısıyla nakletmek üzere kurulduğunu anlamak
·         Duygusal etki oluşturmak için özel tekniklerin kullanıldığını anlamak
·         Bu tekniklerin, amaçladıkları ve doğurdukları etkilerin ayırdına varmak
·         Medyanın bazı kişilerin yararına çalıştığını, bazılarını ise dışladığını anlamak
·         Medyadan kimin yararlandığı, kimin, neden dışlandığı sorularını sormak ve cevabını bulmak
·         Alternatif bilgi ve eğlence kaynakları aramak
·         Medyayı kendi yararı ve zevki için kullanmak
·         Edilgen olmak yerine aktif olmak
·         Yeni öğrenme kültürü dijital okuryazarlığa hazırlanmak2.

1980’ler boyunca, dünyada medya okuryazarlığının ufkunu daraltacak ve tanımlayacak pek çok çaba söz konusu olmuştur. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak, eğitimciler, medya metinlerinin sınıfta kullanıldığı zamanlarda incelenecek temel öğretimsel noktalar olan kilit kavramlar üzerinde anlaşmaya başlamışlardır. 1993 Medya Okuryazarlığı Ulusal Liderlik Konferansı’nda, Amerikalı eğiticimler, medya eğitimi için uygun hedeflerin uzamı ya da uygun öğretim tekniklerinin genişliği konusunda anlaşmaya varamamışlardır; ancak İngiliz, Avustralyalı ve Kanadalı eğitimciler tarafından geliştirilen modellere dayanarak aşağıdaki kavramların medya mesajları çözümlemesine dâhil edilmesi gerektiğini belirlemişlerdir:

·         Medya mesajları kurgulanmıştır/ kurulmuştur.
·         Medya mesajları, ekonomik, sosyal, siyasal, tarihsel ve estetik bağlamlar içerisinde üretilir.
·         Mesaj alımlamaya dâhil olan yorumlayıcı anlam-yapma süreçleri, okuyucu, metin ve kültür arasındaki etkileşime dayanır.
·         Medyanın kendine özgü “dilleri” ve çeşitli biçimlerle, türlerle ve iletişim simge sistemleriyle sembolleşen karakteristikleri vardır.
·         Medya tasarımlamaları, insanların sosyal gerçekliği anlamalarında rol oynar3.


90’lı yıllardan itibaren medya okuryazarlığı konusu birçok iletişim bilimci tarafından tartışılmış ve bu konuda çeşitli görüşler dile getirilmiştir. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak 1993’te Medya Okuryazarlığı Ulusal Liderlik Konferansı, 1995’te Massachusetts Medya Okuryazarlığı Koalisyonu, 1996’da Ulusal Medya Okuryazarlığı Konferansı toplantıları ve irili ufaklı birçok toplantı yapılmıştır. Özellikle ABD’de gerçekleştirilen çeşitli toplantılarda birçok iletişim bilimci, eleştirmen, halk sağlığı uzmanları ve akademisyen medyaya maruz kalmayı bir risk faktörü olarak belirlemişler ve medya okuryazarlığını da koruyucu faktör olarak önermişlerdir. Özellikle Batı’da gün geçtikçe yoğunlaşan medya okuryazarlığı tartışmaları sonunda, ilkokul ders müfredatın Medya Okuryazarlığı dersleri yerleştirilmiş ve özellikle çocukları medyaya karşı daha da bilinçlendirmek sosyal sorumluluğa sahip bazı devletlerin önem verdiği konulardan biri haline dönüşmüştür. Medya okuryazarlığının çocukları ve gençleri medyanın olumsuz etkilerinden koruyabileceğine yönelik yürütülen tartışmalar ülkemizde de yankı bulmuş ve akademik düzeyde gerekli çalışmalar başlatılmıştır. Türkiye de bu yöndeki çalışmalara 2000’li yıllarla birlikte başlamıştır. Akademik alanda konuya dönük çalışma yapan iletişim bilimciler medya okuryazarlığı kavramını bilimsel platformlarda tartışmaya başlamışlar ve RTÜK de 2005 yılından itibaren medya okuryazarlığını gündemine almıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder