14 Ağustos 2012 Salı

AİLE, ÇOCUK VE TELEVİZYON

AİLE, ÇOCUK VE TELEVİZYON

Bilindiği gibi modern toplum, cemaat ilişkilerinin gittikçe zayıflayıp formel ilişkilerin hakim olmaya başladığı bir toplum modelidir. Sanayileşmeyle birlikte iş koşulları farklılaşmaya başlayan modern toplumlar, kentlerde birikerek yeni bir yaşam tarzı geliştirmeye başladılar. Bu yeni yaşam tarzında modern birey, geleneksel toplumdaki bireylerin duygu yoğunluklu ilişkilerinin aksine, formel ilişkilerle sınırlanmaya, dolayısıyla da yalnızlaşmaya başlamıştır.  Bireyselleşmenin yaygın bir toplumsal olguya dönüştüğü modern toplumlarda, informel insan ilişkilerinden elde edilen kazanımlar gittikçe azalmaya başlamıştır. Modern bireyin yalnızlığını besleyen en önemli olgu ailenin dönüşerek küçülmesi ve rollerinin görece azalmasıdır. Modernliğin yarattığı yeni toplumsal durumlar, her ne kadar modern bireyin yalnızlığını beslemişse de, modern bireye yeni şartlar ve imkanlar sunarak modern bireyin yalnızlığını aşmanın yollarını da sunmuştur. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler bu yeni imkanların sunumunda önemli roller oynamıştır. Bu teknolojik gelişmeler içerisinde en çarpıcı olanı elbette ki televizyonun keşfidir.
           
İnsanlık televizyondan önce de bir takım iletişim araçlarına başvurmuştur. Ancak televizyonun bu iletişim araçları arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olmasının nedeni, salt bir iletişim nesnesi olmamasındandır. Televizyon bir iletişim imkanı sunmakla birlikte, bilgilendirmek ve eğlendirmek gibi ek bir imkanı daha sunmaktadır. Televizyonun görsellik esası üzerinden işlerlik kazanması, yani sesin yanı sıra görüntüyü de kullanması onu büyülü bir niteliğe büründürmüştür.
           
İlk düzenli televizyon yayını 1936 yılında İngiltere’de başlamıştır. İngiltere’deki bu ilk düzenli yayının akabinde, televizyon, başta ABD ve diğer kıta Avrupa’sı ülkelerinde olmak üzere, dünyanın bir çok ülkesinde hızla yayılmış ve kabul görmüştür. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler televizyonun, yıllar içindeki yaygınlığını artırmış, onu neredeyse bütün insanlığın ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir.

Televizyonun böylesi kitlesel bir teveccühle karşılaşmasının en temel sebebi, televizyonun insanların birden fazla ihtiyacına cevap verebilmesinden dolayıdır. İnsanlar televizyon aracılığıyla bilgi ve haber edinmek, eğitim ve kültür seviyelerini yükseltmek ve ayrıca boş zamanlarında hoşça vakit geçirip, eğlenmek ve dinlenmek ihtiyaçlarını karşılamak isterler. Televizyonun yoğun bir teveccühle karşılanmasının bir diğer sebebi ise, televizyon izlemenin para harcamak, okur yazar olmak, elit bir kültüre sahip olmak ve gündelik yaşam mekanlarını değiştirmek gibi bir takım zorunlulukları gerektirmemesidir.
           
Günümüz dünyasında hemen her yaş grubundan insan televizyonun izlerkitlesi arasında yer almaktadır. Ancak televizyonun en büyük izlerkitlesini oluşturanlar arasında çocuklar baş sırayı çekmektedir. Yetişkinler televizyon karşısında kısmen de olsa bilinçli ve istençli bir tavır geliştirebilmektedirler. Çocukların televizyon karşısında daha edilgin bir konumda olmaları, televizyon ve çocuk ilişkisini daha dikkate değer kılmaktadır. Çünkü televizyon her tür değerden bağımsız, bütünüyle nesnel bir araç değildir. Televizyon her durumda olumlu ya da olumsuz bir mesaj içerir. Çocuklar, televizyonun içerdiği mesaj ya da mesajlarla, yetişkinlere kıyasla büyüklerin dünyası tarafından manipüle edilmeye daha açık bir haldedirler.
           

Onun içindir ki, televizyon izleme edimi bilinçli bir alımlama süreci gerektirir. Televizyon izleme sürecinde çocukları daha bilinçli kılmanın yolu, onları televizyon yayınlarının her durumda bir mesaj içerdiği konusunda bilgilendirmektir. Ayrıca bu mesajların her zaman yorumlanabilir ve değerlendirilebilir oldukları konusunda çocukları bilgilendirmek, çocukların doğru ve yanlış mesaj arasındaki ayrımı yapabilmeleri açısından son derece önemlidir.