AİLE, ÇOCUK VE TELEVİZYON
Bilindiği gibi
modern toplum, cemaat ilişkilerinin gittikçe zayıflayıp formel ilişkilerin
hakim olmaya başladığı bir toplum modelidir. Sanayileşmeyle birlikte iş
koşulları farklılaşmaya başlayan modern toplumlar, kentlerde birikerek yeni bir
yaşam tarzı geliştirmeye başladılar. Bu yeni yaşam tarzında modern birey,
geleneksel toplumdaki bireylerin duygu yoğunluklu ilişkilerinin aksine, formel
ilişkilerle sınırlanmaya, dolayısıyla da yalnızlaşmaya başlamıştır. Bireyselleşmenin yaygın bir toplumsal olguya
dönüştüğü modern toplumlarda, informel insan ilişkilerinden elde edilen
kazanımlar gittikçe azalmaya başlamıştır. Modern bireyin yalnızlığını besleyen
en önemli olgu ailenin dönüşerek küçülmesi ve rollerinin görece azalmasıdır.
Modernliğin yarattığı yeni toplumsal durumlar, her ne kadar modern bireyin
yalnızlığını beslemişse de, modern bireye yeni şartlar ve imkanlar sunarak
modern bireyin yalnızlığını aşmanın yollarını da sunmuştur. Bilimsel ve
teknolojik gelişmeler bu yeni imkanların sunumunda önemli roller oynamıştır. Bu
teknolojik gelişmeler içerisinde en çarpıcı olanı elbette ki televizyonun
keşfidir.
İnsanlık
televizyondan önce de bir takım iletişim araçlarına başvurmuştur. Ancak
televizyonun bu iletişim araçları arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olmasının
nedeni, salt bir iletişim nesnesi olmamasındandır. Televizyon bir iletişim
imkanı sunmakla birlikte, bilgilendirmek ve eğlendirmek gibi ek bir imkanı daha
sunmaktadır. Televizyonun görsellik esası üzerinden işlerlik kazanması, yani
sesin yanı sıra görüntüyü de kullanması onu büyülü bir niteliğe büründürmüştür.
İlk düzenli
televizyon yayını 1936 yılında İngiltere’de başlamıştır. İngiltere’deki bu ilk
düzenli yayının akabinde, televizyon, başta ABD ve diğer kıta Avrupa’sı
ülkelerinde olmak üzere, dünyanın bir çok ülkesinde hızla yayılmış ve kabul
görmüştür. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler televizyonun, yıllar içindeki
yaygınlığını artırmış, onu neredeyse bütün insanlığın ayrılmaz bir parçası
haline getirmiştir.
Televizyonun
böylesi kitlesel bir teveccühle karşılaşmasının en temel sebebi, televizyonun
insanların birden fazla ihtiyacına cevap verebilmesinden dolayıdır. İnsanlar
televizyon aracılığıyla bilgi ve haber edinmek, eğitim ve kültür seviyelerini
yükseltmek ve ayrıca boş zamanlarında hoşça vakit geçirip, eğlenmek ve
dinlenmek ihtiyaçlarını karşılamak isterler. Televizyonun yoğun bir teveccühle
karşılanmasının bir diğer sebebi ise, televizyon izlemenin para harcamak, okur
yazar olmak, elit bir kültüre sahip olmak ve gündelik yaşam mekanlarını
değiştirmek gibi bir takım zorunlulukları gerektirmemesidir.
Günümüz
dünyasında hemen her yaş grubundan insan televizyonun izlerkitlesi arasında yer
almaktadır. Ancak televizyonun en büyük izlerkitlesini oluşturanlar arasında
çocuklar baş sırayı çekmektedir. Yetişkinler televizyon karşısında kısmen de
olsa bilinçli ve istençli bir tavır geliştirebilmektedirler. Çocukların
televizyon karşısında daha edilgin bir konumda olmaları, televizyon ve çocuk
ilişkisini daha dikkate değer kılmaktadır. Çünkü televizyon her tür değerden
bağımsız, bütünüyle nesnel bir araç değildir. Televizyon her durumda olumlu ya
da olumsuz bir mesaj içerir. Çocuklar, televizyonun içerdiği mesaj ya da
mesajlarla, yetişkinlere kıyasla büyüklerin dünyası tarafından manipüle
edilmeye daha açık bir haldedirler.
Onun içindir ki,
televizyon izleme edimi bilinçli bir alımlama süreci gerektirir. Televizyon
izleme sürecinde çocukları daha bilinçli kılmanın yolu, onları televizyon
yayınlarının her durumda bir mesaj içerdiği konusunda bilgilendirmektir. Ayrıca
bu mesajların her zaman yorumlanabilir ve değerlendirilebilir oldukları
konusunda çocukları bilgilendirmek, çocukların doğru ve yanlış mesaj arasındaki
ayrımı yapabilmeleri açısından son derece önemlidir.